YENİ BİR OMEGA 3 KAYNAĞI KRİLL YAĞI

Omega 3 kullanımı ülkemizde hala lüks olarak algılanmakla birlikte dünyada önemle takip edilen ve her gün yeni bir çalışması yayınlanan esansiyel yağ olarak gündem oluşturmaya devam ediyor.

Omega 3 kullanımı arttıkça hangi kaynaktan elde edilen Omega 3’ün kullanılması gerektiği, etkinliği, fiyatı, doz-fiyat oranı gibi konular da önem kazanmakta.

Omega 3 Neden Bu Kadar Önemli?

Esansiyel yağ asitleri (EFA: Essential Fatty Acids) uzun zincirli çoklu doymamış yağ asitleridir. Esansiyel olmaları vücudun bu maddeleri üretememesi ve mutlaka dışarıdan alınmaları anlamında kullanılır. Esansiyel yağ asitleri Omega 3 ve Omega 6 olarak bilinir, Omega 9 vücut tarafından diğer esansiyel yağ asitleri alındığı takdirde onlardan üretilebildiği için esansiyel olarak tanımlanmazlar.

Son yıllarda yapılan araştırmalar ideal Omega 6/Omega 3 oranının 2/1 olması gerektiğini göstermiştir. Amerikan tipi (Fast food, proses edilmiş gıdalar, hamur işi ve kızartmalar) beslenme şeklinde ise bu oran 10/1 ile 30/1 arasındadır. Bu beslenme şekli kalp ve damar hastalıkları, kanser, insülin direnci, astım, depresyon, hızlı yaşlanma, obezite, diyabet, artrit, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, alzheimer hastalığı gibi ciddi sağlık sorunlarına neden olmaktadır.

Esansiyel yağ asitlerinin özellikle aşağıda sınıflandırılmış alanlarda çok önemli rolleri bulunmaktadır:

  • Sağlıklı hücre membran yapısının oluşumu
  • Hormon üretimi
  • Beyin ve sinir fonksiyonları
  • Kan basıncının düzenlenmesi
  • Kan akışkanlığı (kan hücrelerinin çökelme ve akışkanlığı) düzenlenmesi
  • İmmun sistem ve enflamasyon süreçlerinin düzenlenmesi
  • Tiroid ve adrenal aktivitenin düzenlenmesi
  • Kolesterolün düzenlenmesi

Omega 3 Yağ Asitleri

Omega 3 yağ asitlerinin 2 formu vardır. Uzun zincirli Omega 3 yağ asitleri EPA (eicosapentaenoic acid), DHA (docosahaexaenoic acid) ve kısa zincirli Omega 3 yağ asitleri ALA (alpha-linolenic acid)'tir. EPA VE DHA çoğunlukla balık ve kabuklu deniz canlılarında bulunur. Su yosunu genellikle sadece DHA üretir. Kısa zincirli Omega 3 yağ asitleri ALA (alpha-linolenic acid) keten tohumu, yeşil yapraklı sebzeler gibi bitkisel kaynaklarda bulunur. ALA yağ asitlerinin DHA ve EPA'ya göre faydası daha azdır. Balıktan faydalandığınız kadar faydalanmak için çok fazla ALA tüketmek gerekir. İnsan 7 gram alpha linolenic asitten sadece 1 gram hayvansal Omega 3 üretebilir.

Omega 3 kaynaklarını bitkisel ve hayvansal (deniz canlıları) olarak ele almak gerekirse, araştırmalar ve uzman görüşlerinin deniz canlılarından elde edilen Omega 3’u gerek biyoyararlanım gerekse vücut fonksiyonlarındaki önemi açısından daha ön planda tuttuğunu söylemek mümkün.

Omega 3 Kaynakları

Bitkisel kaynaklar; Keten tohumu yağı (%60), Ada çayı yağı (%54), Kivi (%52), Perilla(%58), Semizotu(%35) daha az oranlarda ceviz, badem, fındık, soya filizi, kuru fasulye, soya fasulyesi, nohut, mısır, mısır unu, çörek otu yağı, kanola yağı, soya yağı, tatlı patates, marul, lahana, brokoli ve diğer yeşil yapraklı sebzelerdir.

Hayvansal kaynaklar ise algler (yosun) beslenen soğuk sularda yetişen yağlı balıklar (somon balığı), orkinos tipi ton balığı, uskumru, sardalya, hamsi veya bu yosunla beslenen küçük balıkları tüketen balıklar ile kabuklu deniz canlılarıdır.  Doğada otlaklarda yeşil otlarla beslenen inek, koyun gibi hayvanların etleri ve sütleri ile doğal ortamda yetişen kümes hayvanları (köy tavukları) ve yumurtaları da hayvansal kaynaklardandır.

Krill’e Artan İlgi

Krill canlısından elde edilen Omega-3’lerin balıktan elde edilenlere oranla daha kolay emildiğini ve hücrelerimiz tarafından daha iyi kullanıldığını gösteren bulgular vardır.

Eupsausai Superba olarak da bilinen Krill, genellikle suyu soğuk okyanuslarda bulunan ve plankton ve alglerle beslenen karides benzeri küçük bir kabukludur. Krill 8 yıla kadar yaşayabilmektedir. Krill, denizlerdeki beslenme zincirinde önemli rol oynar. Dünyada en çok bulunan ve aynı zamanda dünyadaki en büyük biyokitle olma özelliğine sahiptir. Tahmini olarak 400-500 milyon metrik ton kadar bulunmaktadır, insan biyokitlesinin miktarı ise 250 milyon metrik ton kadardır.

Krill Yağı mı Balık Yağı mı

Balık yağından elde edilen Omega 3’ler trigliserid formundadır ve ağızda hoş olmayan balık tadı, ekşime, yanma, geğirme gibi yan etkileri olabilmektedir. Krill yağından elde edilen Omega 3’ler ise fosfolipid formundadır. Bu özelliğinden dolayı suda çözünebilir ve daha fazla miktarda kana geçer. Yani fosfolipid yapıdaki Omega 3’lerin biyoyararlanımı trigliserid yapıda olanlardan çok daha yüksektir.

Krill yağının bu kadar popüler olmasının önemli bir nedeni de güçlü bir antioksidan olan astaksantin içermesidir. Astaksantin, somon balığına, karidese, flamingoya pembe-kırmızı rengini veren pigmenttir.  

Astaksantin, serbest radikallerin neden olduğu DNA hasarına karşı etkili, güçlü bir antioksidan maddedir. Diğer birçok antioksidanın aksine astaksantin; gözleri, beyni ve merkezi sinir sistemini serbest radikal zararlardan koruyan beyin-kan bariyerini oluşturur, serbest radikallerin vücuttan atılmasına yardımcı olur ve anti-aging yaşlanma karşıtı etkileri olduğu da bilinmektedir.

Yapılan çalışmalar Krill yağının Omega-3 indeksini arttırmada balık yağından daha etkili olduğunu göstermektedir.

Ayrıca Kriller açık okyanuslarda ve soğuk sularda bulunduğundan ağır metal içermesi çok olası değildir ve çiftlik balıklarından elde edilen Omega 3’e göre daha sağlıklı bir alternatif olarak gösterilmektedir.

Krill yağının kalitesi üretimi ile doğrudan bağlantılıdır. Üretim sırasında oksidasyonu azaltmak için Krillerin canlı olması veya avlandıktan hemen sonra dondurulmuş olması gerekmektedir.

Krill Nasıl ve Hangi Dozda Kullanılır

Yapılan çalışmalarda günlük 1000-3000 mg aralığında Krill yağı içeren ürünler kullanılmıştır. Ancak bu çalışmalar hastalıkların tedavisine yardımcı dozları bulmayı hedeflemektedir.

Beslenme desteği olarak günlük 1000 mg Krill yağı yeterli bir doz olarak önerilmektedir. Kronik hastalıklarda bu doz 1000-2000 mg olarak düzenlenebilir.

Ecz. Sibel Çolak

Kısa Bilgi:

Edirne'de doğdu. İstanbul üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden 1995 yılında mezun olduktan sonra MBA programını tamamladı. Londra'da İngilizce ve mesleki İngilizce eğitiminden sonra hedeflediği ilaç sektöründe çalışmaya başladı. 1997 yılında Aventis’te başladığı iş hayatında sırasıyla Eczacıbaşı, Abdi İbrahim ve Actelion firmalarında Ürün Müdürlüğü, Grup Ürün Müdürlüğü, İş Birimi Müdürlüğü görevlerinde bulundu.

Bugüne kadar enfeksiyon hastalıkları, antibiyotikler, NSAİ ‘ler, ağrı, üst solunum yolu hastalıkları ve soğuk algınlığı ürünleri, OTC ürünlerle çalıştı ve lansmanlar yaptı, özgün eğitimler hazırladı. Türkiye’de ve yurt dışında doktor, eczacı ve satış ekiplerine ürün -endikasyon ve pazarlama eğitimleri verdi. Almış olduğu çok sayıda eğitim ile sunum becerileri, beden dili, interaktif eğitim becerileri vb. alanlarda yetkinliklerini geliştirme fırsatı buldu.

Son 5 yıldır İzmir’deki eczanesinde serbest eczacı olarak çalışıyor. Eczanesinde eğitim, prim sistemleri, ürün kategorilerini yönetme konusunda uygulamalara ağırlık veriyor. Aynı zamanda Fortiks Eğitim Danışmanlık bünyesinde meslektaşlarına ve eczane teknisyenlerine sağlık eğitim seminerleri veriyor.

İletişim
sibelcolak@yahoo.com